26 Ekim 2012 Cuma

sonra sonbahar geldi, bir ağacın yaprağıymış gibi düştü aşk dalından..

18 Ekim 2012 Perşembe

yanlış yöne gidiyoruz kaptan, git gide uzaklaşıyor hayallerim benden. ufuk çizgisi kadar uzak şimdi hayallerim ben ulaşmaya çalıştıkça daha da uzaklaşıyor.
bir dalga vuruyor atıyor bilmediğim kıyılara, dünya ne kadar büyük ne kadar bir kum tanesi yurdum ne yerdeyim ne gökte her yerdeyim hem hiçbir yerde..
insanın gittiğinde kurtulabileceği dertleri olmalı, nereye gitse kendiyle gelen değil. bu kadarını hak edecek kadar bedbaht olmamalı kimse.
işte bu olmamalıydı, bu yarayı almamalıydık! koruyamadık birbirimize emanet ettiğimiz kalpleri kırdık madem kaybettik!!
öğrendim ki gitmek marifet değilmiş, nereye gitse bir canı beklermiş insan. gittiği yerde dağlar daha bir yeşil, deniz daha bir mavi, yıldızlar daha bir parlakmış da senin gözün yollarda kalmış ne çare.

yangın dediğin nedir ki yanar insan. aşkla yanar, hasretle yanar, acıyla yanar. yangın kalbe sıçrarsa kül olur insan, kendi yangınında yanarsa kimseler söndüremez, sevdiğinin bir nefesi yetse de söndürmeye, yetişemez.

olmuyor işte kendini koruyamıyorsun ne yapsan da duvarlar da örsen, setler de çeksen olmuyor demek ki, sevgi hava gibi bi yerden girip doluyor ciğerlerine, sonrası bi sarhoşluk hali, bu sefer diyorsun her defasında duyuyorum "bu sefer", olmuyor işte aşk öyle bir şey değil, masallardaki gibi, kitaplardaki gibi, senin düşlediğin gibi değil işte, senin gözün yolda, o yolun sonu varmıyor ona, ne başında ne sonunda yok o yolun, gelecek mi sanıyorsun, belki gelir ama seni senden etmeden değil, sen ölmeden çürümeden değil, öyle bir şey yok.

19 Ağustos 2012 Pazar

gözlerindeki mutsuzluğu saklasa da insan omuzlarındakini saklayamıyor, adımlarındakileri de, böyle tepeden tırnağa mutsuz neresinden tutsan elinde kalacak etleri lime lime leşten beter bir mutsuz saklanamaz kokar bir kere mutsuzluk kötü kokar
kaç kere öldüm mutsuzluktan, kaç kere daha öleceğim yaşadıkça..

14 Ağustos 2012 Salı

sevecek ne çok şey var..

şimdi yüreğini seviyorum, beni sevişini seviyorum, yanımda oluşunu, yüreğime dokunuşunu seviyorum..
daha bana bakışını seveceğim, bana gülüşünü, dokunuşunu, sarılışını, dalıp gitmelerini..
akşam eve dönüşünü seveceğim, film izlerken oluşan ifadelerini, bir bebeğe bakışını, bir hayvanı sevişini..
uyurken irkilmeni seveceğim, irkildiğimde sımsıkı sarmanı..

sevecek daha ne çok şey var..

5 Ağustos 2012 Pazar

3 Ağustos 2012 Cuma

evet yürüdüm,
çıplak ayak yürüdüm,
çimenlere, taşlara bastım..
ıslaktı hepsi.
bir odaya girdim mermerden yerleri, yerde ayak izim kaldı
suyun altına oturdum sonra
ağladığımı hayal ettim.

4 Nisan 2012 Çarşamba

böyle bir şey var mı ya?

alıp başını gitmek istemek o anlamda değilmiş meğersem..

şu an hali hazırda gidik durumdayım zira..

bi kaç ay öncesine kadar hiç tanımadığım, birden yok olsam belki farkına varmayacak insanlarla beraberim, sokaklarında bildik bir yüze rastlama ihtimalim olmayan bir yerdeyim ama bazen yetmiyor işte, daha öteye gitmek istiyorsun ve hayat senin duraksadığını görmesin hemen görünmez bir kalemle çember çiziyor etrafına görmüyorsun ama hissediyorsun, ve o karşı konulamaz çemberin dışına çıkma arzusu.. bir adım atıyorsun dışarıya ve hop yeni bir tane çiziyor diğer çemberi kesen.. ortak eleman oluveriyorsun her adım atışında daha çok çemberin ortak elemanı, çemberler çemberleri kesiyor alanın giderek daralıyor, sen başını alıp gittikçe..

alıp başını gitmek başını kolunun altına alıp ya da sırt çantana koyup gitmek gibi, düşünmeden, kafanda ne varsa sana yön veren, bi tarafa atmak ve şuursuz bir özgürlüğün peşine takılmakmış. gittiğin yerde insanlar yapmadan, yürümeye devam ettikçe arkana bakmadan, birilerini bırakmadan, yanına da almadan!

böyle bir şey yok, otur oturduğun yerde!

16 Mart 2012 Cuma

ve kıymık tarifsiz acıtır

bi şey anlatmak istiyorsunuz ama anlatamıyorsunuz bunu bi tahayyül eder misiniz?

bu şey gibi; rüyanızda çığlık atarsınız ama sesiniz çıkmaz, ağlarsınız ama göz yaşınız akmaz, nefes almaya çalışırsınız ama alamazsınız bu tarz bi şeydir. aklınızda onlarca harf yüzlerce kelime milyonlarca cümle oluşturur ama siz ifade edemezsiniz, ve bunların hepsi birer dinamittir içinizde beyninizde yüreğinizde bir bir patlarlar her birinin patlayışı diğerini tetikler ve bu bir zincir gibi uzayıp gider.

peki bir insan bir şeyi neden anlatamaz? bunun bir sürü nedeni olabilir ama en çözümsüz nedeni karşındaki insanın sabit oluşudur, kendinden şaşılacak biçimde emin oluşudur. bu insanın tüm algılarını kapatır karşısına koyduğunuz ne olursa olsun ezip geçmeye çoktan hazırdır.

ve bu noktada karşıdaki insanın cümleleri anlamsız kelime yığınları haline gelir, tabiri caizse; "sussa içi rahat etmez söylese hükmü yoktur" çaresiz kalakalır..

bazen karşınızdakini üzmek incitmek pahasına savunduğunuz şeylerin aslında o kadar önemli olmadığını, ya da esnetilebilecek şeyler olduğunu fark etmeniz gerekir, aksi halde üzersiniz ve bu denli kıymetsiz şeyler için üzdüğünüz insan sizi ne kadar sevse de içinde bi kıymık kalır her an batmaya hazır.

9 Şubat 2012 Perşembe

meleklerin küfrettiği adam

biri var bi süredir tanıdığım... hani şu sürekli anlatıp hiç dinlemeyen tiplerden, aslında şu sıralar en çok ihtiyacım olan şey buydu; birisi konuşsun konuşsun konuşsun, ben başımı sallayayım, hafifçe gülümseyeyim, gözlerimi yana devireyim, kaşlarımı kaldırıp indireyim.. tam da öyleydi bi şey sormuyordu sorsa da cevabını dinlemiyordu gayet iyiydi yani.. çocukluğundan askerlik anılarına kadar her şeyi en az iki baskı dinlediğim zaman diliminin hangi evresindeydi tam olarak hatırlamıyorum ama bi şey fark etmiştim, sürekli ne kadar şanslı olduğundan bahsediyordu, evet cidden çok şanslı bi insandı hayatının her alanında işler çok yolunda gidiyor bu sefer sıçtım dediği noktada yine şansı devreye giriyor durumdan yırtmakla kalmıyor aynı zamanda olayın baş kahramanı oluyor bazen buna kendisi bile inanamıyordu aslında size aktarmak istediğim şey benim (bu denli hümanist bir insanın) bu zaman zarfında gelişen ifadelerimin evrimi;

-canııım ..
-ne sevimli ..
-hahhahh çok hoş ..
-neyseki !
-hadi yaa ..
-aaa ..
-hadi canım !
-şaka yapıyorsun !
-ciddi olamazsın !
-dalga geçiyorsun !
-ne şans !
-şans işte !!
-şansa bak !!
-çok şanslısın !!!
-daha neler !!!
-yok artık !!!!
-çüş !!!!
-şanslı piç !!!!!!
-bi siktirip gider misin !!!!!!!!!!!

şimdi gördüğümde yolumu değiştirip, uğradığında deli gibi çalışıyor taklidi yapıyorum bu dürüstçe değil biliyorum ama onu benden ve diğer insanlardan şans çalan bir hırsız gibi görmekten kendimi alıkoyamıyorum bu onun suçu değil tanrım senin suçun ama senden değil ondan nefret ediyorum çünkü senden korkuyorum!

24 Ocak 2012 Salı

paketi kapatmak için cenin pozisyonu alıp ana rahmine dönünüz!!

-dıt dıııt.. dıt dıııt!

+ hmm mesaj geldi

- 1 yeni mesaj

+ aç..

- üye olduğunuz paket yenilenecektir, paketi kapatmak için KAPAT yazıp bu mesajı cevaplayın.

+ ne paketiymiş bu ya, amaaan salla

- dıt dıııt.. dıt dıııt!

+ ne yaa..

- 1 yeni mesaj

+ aç..

-  üye olduğunuz paket yenilenecektir, paketi kapatmak için KAPAT yazıp bu mesajı cevaplayın.

+ te'allam yea.. çık..

- dıt dıııt.. dıt dıııt!

+ aaaaah ne var be!!

- 1 yeni mesaj

+ aç..

- üye olduğunuz paket yenilenecektir, paketi kapatmak için KAPAT yazıp bu mesajı cevaplayın.

+ pek alaaa! cevapla..  KAPAT gönder..

- dıt dıııt.. dıt dıııt!

+ hmm oldu galiba

- 1 yeni mesaj

+aç..

- değerli abonemiz kapatmak(!) istediğiniz pakete üyeliğiniz bulunmamaktadır. üye olmak için paket adını yazıp 1234'e gönderiniz.

23 Ocak 2012 Pazartesi

bi masal kahramanı olabilirsiniz, kulaklıktan gelen şarkıya kendi klibinizi çekebilir, yağmurun altında kendi kendinize dans edebilirsiniz.. yola oturup çamurla oynayabilir, kendinizi denize atıp temizlenebilirsiniz ocağın sonunda, sonra insanların arasına karışabilirsiniz.. tabi sizi kimsenin tanımadığı bir yerdeyseniz!!

16 Ocak 2012 Pazartesi

yarım

ağzımda bi dolu küfür, boğazımda yutamadığım bi yumru, gözümde akamayan bi damla..

saatin kadranı olduğu yerde sayıyor günlerdir, yarım yamalak yenmiş yemekler, yarım ağız edilmiş kelamlar ve ağzımın kenarına hiç yakışmayan yarım bir gülümseme..

ayakkabılarımın birinin bağcığı açık kalmış, bazı tırnaklarımın ojelerini kemirmişim, yalap şalap toplanmış bir saç, sigaram dudağımdan düşmek üzere..

bi foroğrafçı koltuğunda oturuyor gibiyim, eğrelti.. bi portreye gereksiz eklenmiş bir detayım.. düş yoruyor varlığım, her an kaldırılıp atılacak gibi, "böyle daha iyi" denilecek gibi, huzursuz bir bekleyiş..

13 Ocak 2012 Cuma

yakışıklı bi sabah

her şeyin bi zamanı vardı, bana gelişin en güzeliydi zamanların, bana seslenişin en muhtaç olduğumda.. ve bu sabaha öyle yakışırdı ki bi "seni seviyorum"

köy kahvaltısı nedir,nerede yapılır? 10 adımda köy kahvaltısı ve dahası..

köy kahvaltısı..

efendim yeni dönemin modası bu, insanlar bilhassa hafta sonları toplaşıp köy kahvaltısı yapmaya gidiyorlar.. nereye? avm'lere, lüks semtlerin en lüks caddelerine, çünkü köy kahvaltısı orada yapılır..

nedir efendim köy kahvaltısı? ballar tereyağlar amlajından açılıp küçük kaselere koyuluyor ya, hah o işte köy kahvaltısı, valla bak, ekmek sepetinde köy ekmeğinin(!) yanında süzülen çikolatalı kuruvasanlar, efendime söyleyeyim jambonlar, emvayi çeşit peynir..

bi yerde okudum "açık büfe köy kahvaltısı (20 çeşit)!! yazıyor.. yahu bi kere köyde o bolluk nerede, 20 çeşitmiş!! bi sahana 2 yumurta kırıp 6 eşit parçaya böleceksin herkes kendi payını yiyecek işte köy kahvaltısı o, egenin köyü değilse o kadar çeşitli zeytin de yok, hatta zeytin yok.. sonra madem köy kahvaltısı ayağını altına katlayıp yer sofrasında yiyeceksin hayatım, o kocaman hiç estetik olmayan çatal kaşıklarla..

ayrıca metropollerin o tıklım tıkış caddelerinde de değil, köy kahvaltısı istiyorsan köyde yapacaksın, "olur mu öyle şey" deme, eğer kayak yapmak için daha çıkıyorsan, köy kahvaltısı için de köye gideceksin!!

mesela atlayıp bi cumartesi gecesinden gideceksin köye, tanrı misafiri deyip çalacaksın kapıyı, sobanın yanına ilişeceksin, ekstra ince belli bardakta bi çay tutuşturacaklar eline rengi açık mı açık lakin leziz, sonra sırma yorgandan bi yatak yapacaklar sana, daha akşamın dokuz buçuğunda, dantelli yastık kılıfı verecekler misafirsin diye, ömründe çekmediğin uykuyu çekecek sobadaki odunun çıtırtısına karışmış ekmek kokusuna açacaksın gözlerini, sobada pişmiş o güzelim ekmeğin kokusu dolacak ciğerine, sonra o buz gibi suda o yüz yıkanacak amma ve lakin titremekten tuvalete gidemeyeceksin.. sonra işte sofrada ne varsa o gün kısmette onu diğer insanlarla paylaşacaksın, sonra pencereden dışarıyı seyredip divanda sobanın sıcağıyla öğle uykusuna dalacaksın. budur! bu tarz bi şey yapamıyorsan git jambonunu, avokado salatanı nerede yersen ye ama adına köy kahvaltısı deme!

bi çoğunun vardır köyü, tatili orada geçirmeyi aklına bile getirmediği, benim köyüm yok ama çok köyde kahvaltı yapmışlığım var..

11 Ocak 2012 Çarşamba

sevgileri çürütmeyin

hani bazılarımız çok tez canlıdır; bi şey olacaksa o an olmalıdır, o olmadan geçen her saniye boşadır boşunadır.. o kadar acelecidirler ki bazen, hata yaparlar, kırıp dökerler, takılıp düşerler ama elde değil mizaçları budur; bi şey mi yapılacak hemen yapılmalıdır, bi yere mi gidilecek hemen gidilmelidir, bi şey mi söylenecek hemen söylenmelidir, sevilecek biri mi var hemen sevilmelidir..

ve bazılarımız..

bazılarımız çok ağır kanlıdır; temkinli, sakin, yavaş.. o kadar yavaştırlar ki, sanki onlar için zaman sonsuzdur her şey herkes durağandır, genellikle kaybederler.. onlar öylece beklerken dünya döner. güneş onların coğrafyasına bi doğar bi batar, bi doğar bi batar.. zaman akar, tüketmekten korktukları şeyler öylece duruyor sanırlarken onlar tüketemeden tükenir! bilmezler ki hiçbir şey durağan değildir hayatta; taşlar, kayalar, dağlar, hatta yer küre bile durmaz yerinde hepsi hareket eder, değişir, başkalaşır..

sular akar, zaman gibi akar gider ve sevgiler meyve gibidir tazeyken tüketmezseniz öylece çürür giderler, eğer taze bir meyve gibiyken, tadı yerindeyken siz tüketirseniz hep sizinle kalır, kan gibi can gibi..