16 Ekim 2010 Cumartesi

zaten "Dünya da Güneş'e aşıkmış" diyolar... günahları boyunlarına

gözü kara bi aşıktım hep, aşk için vazgeçtiklerimle övünürdüm... düşler düşüme aşık olurdum, hayatta daha büyük bi haz var mıydı ki... bunca insanın bir gezegennde toplanmasının tek nedeni aşktı bence, başka ne olabilirdi ki... güzel-çirkin bedenler giydirilmiş aşık olunası ruhlar...

öyle ki "aşk kadınısın sen" derlerdi, "aşk olmazsa yaşayamazsın... hayat kaynağını aşktan alıyorsun aşkla besleniyor, aşka yumuyorsun gözlerini, her yeni güne aşkla açıyorsun çiçek çiçek"

aşk hala aynı yerde de ben neredeyim artık ondan emin değilim... aşık olduğum insanların beni hayal kırıklığına uğratması hiç önemli değildi, aşkın kimyasında vardı bu... aşkla arama mesafe koyan başka bir şeydi ama ne?

korkarım artık aşk için vazgeçebileceğim bir şey yok, bu yüzden hakkını veremeyecekmişim gibi geliyor... bildiğim gibi kalsın diye zihnimde ve benliğimde aşk, biriktiriyorum bir defada üzerine basıp çiğnemek için... ellerimle yaptıklarımı ruhumla yıkmak için...

ruhumu aşka sattığımda küçüktüm daha, aşk büyüttü beni... zaten bir kere aşka sattınız mı ruhunuzu geri gelmez, gelse de o ruhtan size hayır gelmez, bende "varsın aşkta kalsın aşkla yansın", dedim. öyle de oldu, defalarca yandı aşkın ateşinde bağıra bağıra, hep yeni bir körük bekledi yangınlarına...

her yeni dalgada daha güçlü kulaçlar atıyorum, beni sahile ulaştaracak her aşk dalgasını kocaman gülen gözlerle karşılıyorum... arada bir açıp kollarımı suyun yüzüne uzanıyorum, alargada bekleyen teknelere dikiyorum gözlerimi, göze alıyorum... küçük bir balığın arsızğıyla ufak dokunuşlarla kışkırtıyorum balıkçı teknelerini, sonra yüzgeçlerimi yırtarcasına kaçıyorum... aşk beni yakalarsa pullarımı döker biliyorum, razı oluyorum... "aşk için ölmeli" diyorum, aşk için ölüyorum... aşk için doğmalı biliyorum, doğuyorum... bu sayede her aşka yeniden tertemiz, en baştan başlıyorum... aşkla kanayan yanlarımı seviyorum, gözyaşlarımın yanağımı okşamasını, içimin cız etmesini, kokulara şarkılara anlam yükleyip her defasında en derininden bi kesik atmayı içime... anımsayıp gülümsemelerimi de seviyorum, kaş çatıp sövmelerimi de...

biri geliyor karşıdan, "ne güzel sevilirsin şimdi sen" diyorum, "nasıl güzel aşık olunur sana"... aşık olma fikrine bile aşık olabiliyorum... giden herkesi aşkla anıyorum, ruhumdan birer parça verdim hepsine ayrılık hediyesi... sevişimden minik minik kırıntılar bıraktım kalplerine, allayıp pullayıp başkalarına dağıtsınlar diye...

aşka hakkını verenler, aşkla soluyanlar... aşksızlıkla cezalandırılırlar biliyorum... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder